iftar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iftar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Haziran 2014 Çarşamba

Karpi Karadeniz Pidecisi - Beylerbeyi



İlk defa bir yemek hakkında uzun uzadıya yorum yapacak olmanın ve bunu binlerce!?!??!(şu an 49 kişi) kişinin okuyacak olmasının verdiği heyecan, stres, lan boşver ben yazmayayım en iyisi laflarının arasında geçirdiğim beyin yorgunluğunun ardından mideme giren ağır açlık duygusuyla birlikte kendimi bir anda Şişli'deki biber gazı kokulu evimden, Beylerbeyi'ndeki memleket kokulu mis gibi tereyağı ağaçlarının arasında buldum. Zaten Beylerbeyi sahiline girildiğinde verilen huzur yetmezmiş gibi birde üstüne o efsane yemekleri tadacak olmanın farkındalığı eklenince... neyse lan gittim işte Karpi'ye.

Gelelim mevzumuza. Bu Karpi nedir? Karpi'de ne yenir? Karpi'ye giden yaratıklar oradan nasıl bir haleti ruhiyeyle ayrılırlar? sorularını cevaplayabilirsek yazının dibini ekmeğin guduğuyla (Trabzon'da ekmeğin tepe noktasına verilen isim) sıyırmış oluruz. 

Karpi'nin açılımı Karadeniz Pidesi, çok ilginç. Beylerbeyi'nde Tike Kebap'ın yanında,  Beylerbeyi İskelesi'nin sol çaprazında yer alıyor. Havanın güzel olduğu günlerde dışarıda oturup denize karşı yemek şansınızda var yani ama dışarıda oturmak için özellikle hafta sonları biraz beklemeniz gerekebilir. Sahipleri çok tatlı insanlardır ve en önemli diğer özelliği garsonları hep mahçuptur. Size hizmet edebilmek için yarışırlar ve herhangi bir aksilik yaşanmaması için çırpınırlar.

Altı üstü pide işte neyini yazacaksın bunun, nedir bunu diğerlerinden ayıran özellik dediğinizi duyar gibiyim, deme. Bu güzide pidemizi diğerlerinden ayıran en önemli unsur hamurun kalınlığı, üzerine sürülen ve içine koyulan Trabzon tereyağı ki yazarken bile ellerim titredi. Bir Trabzonlu olarak pidenin kalın olması beni çok fazla rahatsız etmese de daha ince, çıtır pide yemeye alışık insanların duruma biraz tepkili yaklaştığını söylemekte fayda var. Odun ateşinde pişen peynirli, kıymalı, çiğ kıymalı, kavurmalı, sucuklu, kuşbaşı ve karışık birbirinden lezzetli 7 çeşit pide yapılıyor. Benim favorilerim kıymalı ve peynirli gel gör ki diğerlerini hiç yemedim, çünkü bizde hep ikisi yapılır. Ama İstanbullu ciks arkadaşlarımın dediklerine göre özellikle kavurmalı pide şahaneymiş. Pideleri açık, kapalı ve yuvarlak şeklinde yapıyorlar ve bir gerçek var ki hepsinin lezzeti başka. Bence kalabalık bir grupla gidip hepsinden söyleyip birbirinin tabağına abanmakta fayda var. Peki bu pide nasıl yenir? Arkadaşlar çok önemli bir yere değiniyorum şu anda; mide kapakçıklarınızı açmadan önce, ellerinizin maharetini konuşturmanız gerekecek. Peki nasıl? Varsayalım önünüze kapalı pide geldi önce o nimet-ül harikanın sadece bir tarafını bıçağınızla açacaksınız, ardından masaya gelen tereyağlarından minimum 3 tanesini pidenin içine gömeceksiniz. Hocam yemeye başlayabilir miyiz? Otur lan yerine daha yumurta gelmedi. Akabinde masaya gelen çiğ yumurta sarısını (isteğe göre 2 tanede olur ki ben öyle yapıyorum) pidenin içine atıp, pideden koparttığımız parçayla içinde yayıyoruz. Merak etmeyin yumurta içinde pişecek ve efsane bir lezzet haline dönüşecektir. Artık yemenin zamanı geldi, hoooppp birader indir lan o çatalı bıçağı, görmüyor musun duvarda ne yazıyor. Vallahi billahi duvara yazmışlar "Pidelerimizi elle yerseniz lezzeti başka olur" Adamsınız! her gittiğimde o yazıyı yazdıran amcamın tereyağ kokulu ellerinden öpüyorum.

Burada sadece pide mi var ben sevmem ki diyen gıcık arkadaşlarınız illaki olacaktır. Onlarında yüzüne lezzeti ülke sınırlarını aşmış topraaamın köftesi Akçaabat köftesini vuracaksınız. Al lan ye, ye de sus. Akçaabat'taki köftelerle aynı lezzeti vermese de İstanbul'da yiyebileceğiniz köfteler arasında çok net ilk 5'e koyarım. Bunun dışında Çarşamba ve Cumartesi günleri güveçte yapılan kuru fasulyeyi kesinlilkle ama kesinlikle tavsiye ediyorum. O günlerde yolunuz Beylerbeyi'ne düşerse mutlaka yiyin emin olun, ahada şuraya yazıyorum eve büyük bir gazla döneceksiniz! Birde herhangi bir yemeğinizin yanına güveç içinde gelen manda sütü yapımı yoğurdunuzu alın pişman olmayacaksınız. Vallahi yazarken yoruldum arkadaş bütün her şeyi mi güzel olur? Daha sırada kahvaltısı var ve en sona sakladığım sütlacı var. Biraz ara veriyim.

Kısa bir aranın ardından yaklaşık bir satır kadar. (Kabul ediyorum diğer gevşek yorumcu arkadaşlarımın espri yapma merakı arasında ezik kalmayayım diye bende böyle boş esprilere başvurdum, saygılar ticari)  Gelelim yeni yeni ün yapmaya başlayan serpme kahvaltısına. Genelde bizim oranın insanı Karpi'ye kahvaltıda pide yemeye gitse de, geçen hafta pazar günü serpme kahvaltılarını da tadalım dedik ama aklımda bin tane soru işareti ve vereceğim paranın boşa gideceği endişesi 15 dk (ki bu süre menemenin masaya gelme süresine denk geliyor) kadar sürdü. Dışarıda yapılan menemeni hiç ama hiç sevmeyen biri olarak, bütün samimiyetimle söylüyorum dışarıda yapılanların en iyisiydi, 3 kişi menemeni 30 snde bitirdik. Birde aç gözlülüğümüzle söylediğimiz kuymağın lezzeti üstüne eklenince mutluluktan midemizin bağı çözüldü. Serpme kahvaltı bildiğimiz gibiydi, ürünler kaliteli ve lezzetliydi. Bütün bunların ardından çay-sigara keyfine geçmeye can attığınızı biliyorum ama durun daha bitmedi. Asıl efsane şimdi geliyor:

-Abi bize bol fındıklı sütlaç
-Hmmm sütlaç kalmadı..

Bu diyaloğu bir kere yaşayıp acıyla tecrübe edinmiş biri olarak gider gitmez garsona sütlacımızı ayırtıyoruz. Yıllardır sütlaç yerim ki Hamsiköy'de de yedim. Biraz abartıyor muyum bilmem ama yediğim en güzel sütlaç galiba. O kadar yemeğin üstüne boğazıma hatta dilimin ucuna kadar yemekle dolsam da o sütlacı yemeden oradan kalkmam arkadaş. Nihayet bitti. 

Sıra geldi hesabı ödemeye:( Bütün güzel şeylerin bir sonu vardır. Pide fiyatları 12,5-17,5 tl arası değişiyor. Köfte 16.50 tl Sütlaç 7t l. Yani yediğiniz, içtiğiniz köftenin yanına söyleyeceğiniz piyazınızı falan katarsanız kişi başı 30-35 tl arasına hayvanlar gibi doyarak mekandan mutlu mesut ayrılırsınız. 

Yemeklerde kullandıkları ürünleri sattıkları bir market bölümü de var. Peynir, kuru fasulye, tereyağı, imansız peynir, fındık, tahinli beton helvası ve Hamsiköy kaşarı bulabilirsiniz. Birde meşhur Kisarna maden suyunu içmenizi öneririm. 



Mekan: 9
Fiyat: 8
Lezzet: 9
Servis: 9
Fiyat/Performans: 9

1 Haziran 2014 Pazar

Kebap Dünyası - Şekerpınar

Mekan organize sanayilere, bu mevkideki bankacılık üslerine falan yakın ve buraların çalışanlarına hitap ediyor. Müstakil bir yapı ve orta büyüklükte bir yer. Ahşap ve eski görünümlü masa ve sandalyelere de bakılırsa bulunduğu mekanın tecrübelilerinden. Tabi buralar nispeten yeni sanayileşen yerler olduğundan geçmişi 10-15 yılı da aşmaz sanıyorum.

Cağ'dan önce sırayla çorbaları, salatası, yoğurdu, tatlısı ve çayından bahsetmek istiyorum.

Çorba: Kelle-paça, tuzlama, işkembe, mercimek çorbaları var. Hepsi de eli yüzü düzgün çorbalar. Yani canınız bunlardan çekti mi gidilir, içilir, tatmin olunur çıkılır. Ama bunların en iyi örneklerinden değil bunu da belirtmek lazım.

Salata: Gavurdağ salatasını yedim. Salata çok sevmeyen biri olarak "ekşi" deyip geçicem.

Yoğurt: Manda yoğurdu güveçte geliyor ve gerçekten güzel.

Tatlı: Hocam bir tatlı tabağı yapıyorlar, içinde kadayıf dolması (yumuşamış), kabak tatlısı (tahinli) ve kemalpaşa tatlısı var. Bir de ortaya orta kıyılmış fındık ve ceviz tabakları geliyor ki damak tadınıza göre süsleyesiniz. Biz "tatlıların şerbeti" + "tahin" + "fındık/ceviz karışımı"nı beğendik deyim anlayın.

Çay: Son derece normal, ortalama bir çay. Bunu yazıyorum çünkü bazı yerlere sırf çayı için giderim diyorsunuz. İleriki yazılarımda bahsedersem bunda bu kıyas eksik kalmasın dedim.

Şimdi gelelim cağ kebabına. Arkadaşlar maalesef cağ kebabının tadını yoğun karabiber ve soğan kokusundan seçemedim. Bu yüzden bir yorum yapamıcam....deyim anlayın.

Son olarak da fiyattan bahsettikten sonra bir fiyat performans kanaati belirtip toparlıyım. Çorba + salata + yoğurt + 3 şiş cağ + içecek 45 TL civarına patlıyor. Yani hakkaten patlıyor. Bu da fiyat performans oranını oldukça olumsuz yönde etkiliyor maalesef. F/P oranına 10 üzerinden 3 veriyorum. Bu tamamen şahsi bir kanaat tabi. Cağ'dan karabiber ve soğan oranını azaltıp, tatlıları iyileştirirlerse bu oran 6 ya çıkar ama bu fiyatla daha yukarı çıkamaz. 

Not: Başka kebap çeşitleri de var ama cağ'dan sonra (fiyatını da görünce tabi) bir daha gitmek nasip olmadı.

Ondo Dürüm - Alibeyköy


Merhabalar, ağzımızın tadı bozulmasın demekle yetinmeyip, ağzımız tatlansın diyerek lezzetin peşinden koşan çok kıymetli gurme mekan okurları. Bugün sizlerle benim için çok özel bir yere sahip olan bir mekanı tanıştıracağım. Beni tanıyanlara ''yemekfilozofu'nun dilinden düşürmediği 3 mekan neresidir?'' diye sorsanız bu mekanı es geçmeyeceklerinden adım gibi eminim. Hatta onlar şu an bu satırları okurken nereden bahsettiğimi anladılar bile :) evet evet ''Ondo Dürüm''den bahsediyorum.



Sizlere İstanbul'da kebap diyince aklınıza gelmesi elzem olan bu mekanı anlatmaya başlamadan önce beni bu mekanla tanıştıran müdürlerin en gurmesi Kadir Abi'me saygı ve selamlarımı yolluyorum. Bir diğer yandan da bu mekanla tanıştırdığım ve şu an mekanın müdavimi olan onlarca arkadaşımı sevgiyle kucaklıyorum:) ve son olarak ta uyarıyorum!!! Şu an bu yazıyı okuyan ve bu mekanı bilmeyip ilk kez deneyecek sevgili okurlarım; mekan yüksek miktarda bağımlılık yapar :))



Bu iddialı girişin ardından gelelim her yıl gördüğü ilgi nedeniyle mekanı biraz daha büyüten ve bu gidişin doğru orantılı olacağını düşünürsek, 10 yıl sonra İstanbul'un ilk kebap apartmanı olarak nam salacak, Alibeyköy'ün güzide kebapçısı Ondo Dürüm'e.


Öncelikle haftanın hangi günü hangi saatte giderseniz gidin, kapıdan girişinize birlikte büyük bir kalabalıkla karşılaşacağınızı bilmenizi isterim ama bu kalabalığa rağmen sizi girişte mekan sahipleri harika bir güleryüzle karşılıyor. (Yaklaşık 20 kere gitmişimdir, istisnası mevcut değildir.) İçinizi ısıtan bu girişin ardından masanıza kurulduğunuzda sipariş olarak ne vereceğim diye sorarsanız ilk gidenler için açlık durumunuza göre 1 ya da 1,5 karışık söylemenizi tavsiye ederim. Çünkü mekanın tüm ürünleri o kadar lezzetli ki ilk olarak hepsinden tadarak hangisinin favoriniz olacağına sizin karar vermenizi istiyorum. Benim tavsiyeme gelince; tavuk şiş istisnasız İstanbul'un en iyisi. Hadi canım abartıyorsun. Tavuk işte ne kadar iyi olabilir? dediğinizi duyar gibiyim. Hodri meydan!! Tamamen but etinden, özel bir sosla hazırlanan tavuk şişin lokum kıvamındaki efsane lezzeti bence tartışılmaz.

Kesinlikle denemelisiniz. Çöp şiş bağımlısı ondocular sözüm size!! Hala denemediyseniz aklınızı başınıza devşirin :) çöp şiş demişken, mekanın diğer lezzetli ızgaraları ise tabii ki çöp şiş ve ciğer şiş. Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Bu mekanın tüm yemekleri kesinlikle kalbur üstüdür.

Gelelim mekanın üzerinde durmamız gereken ikinci noktasına. Tabii ki ikramlar. Kebaplardan hemen önce gelen ezme salata, yeşillik, çiğ soğan salatası ve ve ve ve ve (evet geliyor, o geliyor, masanın vazgeçilmezi geliyor...ondocuların gözlerinin parladığını görür gibiyim:)) soslu pişmiş soğan (pişmiş biber ve domatesler servis edilir.) yanda resmini gördüğünüz bu ikram her ne kadar yan rol gibi görünse de masanın aktörlerinden. Soğanı sevmeyen bir çok arkadaşımın bu soğanı nasıl bayılarak yediğini hatırlıyorum da... Siz de onlardansanız eller yukarı!!! Korkarım artık soğan yiyeceksiniz :) Özetlemek gerekirse bu ikramlar memleketim Adana'yı aratmayacak cinsten.


Ohh doyduk çok şükür diyip, hesabı mı istiyorsun? Etmee!!! Bu mekandan tatlı yemeden kalkmayı mı düşüyorsun? Etmee!!! Kabul edelim iyi yedik deyip tatlıya yer kalmadığını mı düşünüyorsun?? Düşünme!!! Söyle bir TRİLEÇE...Çünkü Balkanların o meşhur tatlısını İstanbul'da en iyi yapan yerdesin. Daha önce Fatih'deki Baltepe Pastanesinde,  Mecidiyeköy'deki Balbadem pastanesinde ya da süleymaniyedeki kuru fasulyecilerde yedim ben bunu mu diyorsun? Unut onları... Çünkü trileçenin mekanı burası(mekanda spesiyal tatlı olarak da bilinir).


 Süt ve karamelin inanılmaz uyumu, muhteşem hafifliği ile 3 farklı süt kullanılarak yapılan bu müthiş Balkan tatlısını denemden geçmeyin...Ama sırf hesabı başkası ödeyecek diye ikinci tatlıyı da söylemeyin!! Hesabı ödeyen kişi bu lezzetin farkında değilse ayıp olur:))


Uzun lafın kısası dostlar, İstanbul da kebap türevlerini yiyebileceğiniz fiyat/performans oranı en yüksek olan mekan ONDO DÜRÜM, tüm kebap severlere armağan olsun :) ne mutlu et severim diyene!!! - YemekFilozofu

Ne Yenir: tavuk şiş, çöp şiş, karışık kebap, trileçe

Fiyat: 9
Lezzet: 10
Servis: 9
Genel Değerlendirme: 10
F/P: 10


Adres:Karadolap Mh, Çırçır Cd, Gazi Sk, No:32 
Alibeyköy-Eyüp / İSTANBUL
http://ondodurum.com/index.php
tel: 0 212 427 05 05

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Şahistan Cağ Kebap - Darıca

Alakasız Giriş: Uzun hem de çok uzun bir aradan sonra tekrar merhaba sevgili okurlar. Şöyle bir bakıyorum ben yazmayalı neler olmuş neler. Bir dünya kupası, bir olimpiyat geçmiş; Suriye’de ayaklanma, Mısırda iki devrim olmuş. Bunlar yetmemiş faizler Hanya’ya, dolar Konya’ya dayanmış. Erkek Bülent bir kadın, Yalova desen il olmuş anasını satayım. Boğazın üstüne üçüncü köprü, dibine Marmaray kurulmuş. Ve daha neler neler. Yazdığım gelişmelerin konumuzla hiçbir alakası olmadığının farkındayım ki başına alakasız yazdım. Zamanını harcayıp bu satıra kadar okuyanlara yüce Allahtan sabır ve salih amel diliyorum.

Esas Konu
Fiyat: Daha önceki yazılarımı bir şekilde okuma gafletinde bulunanlar bilir benim için önce hijyen ve maliyet gelir. Şaka lan şaka hijyen gelmez. Hijyenin geçmişini fondikliyim; benim için önce fiyat ve lezzet gelir. O kadar.
Yurdumun dört bir köşesinde en mühimi de Erzurum’da cağ kebabı yemiş bir insan evladı değilim. Hele o ocağın dumanını yutmuş; yaz sıcağında kan ter içinde ateşi yellemiş hiç değilim. Fakat bugüne değin İstanbul’un türlü ilçesinde türlü mekanlarda(en fazla üç kere) bu meledi tatma imkanım oldu. Nerde bir cağ kebapçısına gitseniz “aha bu sefer sağlam saplayacaklar” hissi mutlaka size de oluyordur. Evvela fiyatı yüksek olan bu mekanların standart bir porsiyon ve sabit bir sunum anlayışı olmaması insanı her daim yusuflatıyor. Ulan ben dur deyinceye kadar şiş gelecekmiş de sipariş etmeden yoğurt salata donatacaklarmış da… Yaa bak yazarken bile strese giriyorum. Ben ne yiyeceksem onu getir arkadaş. Yemek yerken ne hesap geleceğini bileyim istiyorum; çok mu şey istiyorum?
He işte bu Şahistan kazıkçı cağ kebapçılarına bir tepki olarak kurulmuş resmen. Su bile içmeden iki şiş cağ yiyip kalkabiliyorsun güzel kardeşim. Şişin tanesi 6 lira. Lavaşa yüklenirsen iki şişle bile doyabiliyorsun. Aşağıdaki TÜİK tüketici fiyat endeksi baz alınarak hazırlanmış grafikten firmanın fiyat/lezzet endeksindeki yerine göz atabilirsiniz.

Lezzet: Tüm milli, kültürel, manevi, örfi ve de ananevi hislerimden sıyrılarak ifade ediyorum ki çok lezzetli lan bunların cağ kebapları. Etler yumuşacık, bol yağlı. Dikkat edin yağlı derken şaka yapmıyorum; ciddi yağlı lan. Böyle yerken ağzının kenarından sızan yağ boğazını aşıp koynuna akar, o derece. Gidin bütçeniz ve mideniz yettiğince kıtlayın* kebapları.
Hizmet: Mekan genel itibariyle temiz duruyor. Böyle bal dök yala hesabı değil ama öyle tiksinecek bir şey de görmedim şahsen. Yani diyeceğim o ki Pelinsu’yla rahat gidilir; Ikıncan’la gitmek riskli olabilir. Servis hızına gelince gayet seriler diyebilirim. En fazla 5 dakkada ilk şiş önünüze gelir. Mekan kalabalıkken bu süre 10 dakkayı bulabiliyor. Zamanınız o kadar kıymetliyse ta Darıca’da ne işiniz var; evinizde oturun makarna yiyin.

*Bu vesileyle konuyla en ufak bir bağlantısı olmayan aşağıdaki yersiz ve de yöresel fıkrayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sonunda gülmezseniz en yakındaki Erzurumluya danışın; bana bulaşmayın.
Erzurum'a yeni tayin olan bir mülki amirin karısı, sokakta yürüyormuş. Tabii cemiyet hayatının bir ferdi olduğu için boynunda da tilki kürkü varmış.
Bunu gören yardımsever dadaşımız, "baci, baci!" demiş, "dalan gudik tırmanir!". Kadın ne dendiğini anlamadığı için alınıp "ne diyosun sen be!?" deyince dadaş küsmüş: "beğene, kıtlarsa kıtlasın."
**Grafik tamamen uydurmadır.


27 Mayıs 2014 Salı

Uzun Yayla Döner - Tuzla

Beni bilenler döner deyince akan suların durduğunu da çok iyi bilirler. İş yerine yakın olması nedeniyle mekanı ''iş yerine yakın en iyi dönerci neresidir'' arayışıyla internetten keşfettim. Keşfin yarım saat sonrasında yandex navigasyon sayesinde kendimizi kolayca mekanda bulduk. 

Mekana ilk varışımızda karşılaştığımız park sorunu mekanın öğle yemekleri için sıklıkla tercih edilen bir mekan olması anlamına geldiği için umut vericiydi. Aracımızı yakın bir yere park edip hızlıca bahçede kendimizi güzel bir yer bulduk. Her ne kadar bir döner lokantası olarak ismini alsa da menüyü incelediğimde bir çok ızgara, taş fırını yemekleri (pide-lahmacun) ve sulu yemek çeşidinin de olduğunu söylemekte fayda var.
Masanın assolisti elbette ki döner olacaktı ama öncesinde sulu yemek yapan bir mekanın ortalama sulu yemek kalitesini ve et kalitesini en iyi yansıtacağını düşündüğüm kavurma ile açılışı yaptık. Bol sulu bir şekilde servis edilen kavurma oldukça lezzetliydi. Porsiyon olarak orta seviyede olan kavurmanın bol sulu olması ekmek tüketimini de artırdığı için doyurucu bir seviyeye ulaştığını söylemek mümkün. Orta seviyedeki et sertliği lezzetin önüne kesinlikle geçmemiş fakat lokum kıvamını yakalayamadığını söylemekte de fayda var.


Gelelim masanın assolisti dönere. Verilen siparişle birlikte masaya mekanın standart ikramları salata ve turşu geliyor. Sunulan ikramlar her yerde bulabileceğiniz türden. Dönerimizin gelmesine dakikalar kala gelen Erzurum tandırında pişmiş lavaş ekmeği ise inceliği ve sıcaklığı ile dönerin hissedilen lezzetini bir kat daha artıracağım mesajını çok net bir şekilde veriyordu. (Bayramoğlu'nun lavaşını bilenler aynı kaliteyi burada da bulacaklarından şüphe duymasınlar). Masanın assolisti masamıza teşrif ettiğinde her gittiğim dönercide kıyaslamaya gittiğim Bayramoğlu'nu hemen anımsadım. Çünkü sunum birebir aynıydı. Az önce bahsettiğim lavaş içerisinde yanında başka hiç bir şet olmadan servis ediliyor döner. Yağ oranına baktığımda biraz fazla olduğunu söylemem gerek fakat yağın etin lezzetine doğrudan etki ettiğini kabul edersek lezzet habercisi olarak da değerlendirebiliriz. Dönerin lezzeti ise gerçekten çok üst seviyede. Üzerine kekik ve tuz ilave edip ince lavaşın içerisinde ağzımda lezzeti hissederken aklımdan geçen ''tuzladaki dönercimizi bulduk çok şükür'' cümlesi yüzümü gülümsetmekteydi. İstanbul'un en iyi dönerciler listesine kesinlikle girmeyi hak eden bu dönerin fiyatı ise oldukça kabul edilebilir. (2014 Mayıs itibarı ile bir porsiyon döner 12 TL)
Özetlemek gerekirse yolu Tuzla'ya düşenler veya Tuzla'ya yakın ikamet edenler için dönerin mekanı belli olmuştur. Benim için en önemli kriterlerden olan Fiyat/Performans puanım ise bu döner için 9'dur. Afiyet olsun...

Fiyat: 8,5
Lezzet: 9
Servis: 8
Genel Değerlendirme: 9
F/P : 9



4 Mart 2013 Pazartesi

Kilisli Kebapçı Ali Usta - Kapalıçarşı


Ününü duyduğumuz mekana 6 kişilik bir yiyici ekiple  öğle yemeği için çıkarma yaptık. Kapalıçarşıda bulunan mekan biraz küçük. İçerde 4-5 masalık yeri var. ama genelde sakin, yer bulma konusunda sorun yaşanmıyor. adındanda anlaşılacağı üzere menü tamamen kebap üzerine. Tavuk şiş, et şiş, adana, urfa, mardin(halep işi)... kebaplarının hepsi güzel. Ben özellikle mardin kebabını çok beğendim, diğer kebapları ne kadar güzel olsa da açık ara favorim. Yemek yanında salata servisi var, salataları bol baharatlı ve bol nar ekşili. kebabı yanında bulgur pilavı ile servis ediyorlar. Tatlı olarakta künefeleri fena değil. Diğer künefelerden farklı olarak tarçında katıyorlar. Bazıları beğenmeyebilir, benim hoşuma gitti. Fiyat olarakta uygun sayılır. bir buçuk kebap, salata, künefe ve içecek yaklaşık 25 TL. Bir çok yere göre lezzet fiyat karşılaştırması yapıldığında gayet makul. kesinlike tavsiye edeceğim bir mekan mardin kebaplarını mutlaka deneyin.

27 Şubat 2013 Çarşamba

Bursa Çiçek Köfte - Beşiktaş

Beşiktaş çarşıya yakın olan mekan bir çok köfte çeşidi servisi yapmakta. Mekan 3 katlı olup üst katlar daha çok bar cafe olarak kullanılıyor. Mekanın pideli köftelerinin ününü duyduğum için denemek istedim. küçük boyutlu köftelerden altına iskenderdeki gibi hafif kızartılmış pideler, yanında yoğurt ve tereyağı ilave edilerek servis ediliyor. gayet lezzetliydi ve doyurucuydu. fiyatlarıda makul sayılır, pideli köfte porsiyon fiyatı 12 TL. yalnız yanına söyleyeceğiniz patates, soğan halkası vb şeyler biraz pahalı, patates kızartması ve soğan halkası için 7 şer TL alıyorlar. lafın kısası pideli köfteyi mutlaka denemenizi tavsiye ederim yolunuz beşiktaş taraflarına düşerse.  

26 Şubat 2013 Salı

Ceviz Ağacı - Acıbadem

Mekan cafe ve restaurant olarak iki bölümü var. 3 katlı olmasına rağmen ne zaman gitseniz dolu ve bence bu durum mekandan yolu geçenlerin takrar tekrar gittiğinin göstergesi. yemek olarak ben etli warplerini denedim gayet güzeldi. Tatlı olarak wafle ları harika hatta iddia ederim daha güzelini istanbulda bulmak zor. Pastaları ve diğer tatlılarıda güzel ve taze. Mekan o kadar kalabalık olmasına rağmen servisleri hızlı ve kaliteli. Gece geç saatlere kadar açık olan mekana karın doyurmak, arkadaşlarla birlikte oturup çay kahve eşliğinde muhabbet etmek için tercih edebileceğiniz bir alternatif.

2 Kasım 2012 Cuma

Zemzem - Konya

İş seyehati için akşam saatlerinde Konyaya ulaştığımda, bizi karşılayan arkadaş, aç olduğumuzu söyleyince, överek götürdüğü çorbalarıyla ünlü mekana gitmeden önce açlığın verdiği hisle (daha doyurucu bişeyler yemek isteğinden dolayı) biraz gönülsüz gitmiştim. Sonrasında bu fikrim tamamen değişti tabiki. Karışık çorba siparişi verdim, (sakatat seviyorsanız içinde ne arasanız var beyinde dahil) çorbayı büyük bir topraktan yapılmış tabakta getirdiler ve üzerine bol tereyağ ilave ettiler. Tabi sarımsak ve limon ayrıca masalarda mevcut. Mekanda onlarca çeşit çorba servisi var, ben karışık denedim ve çok memnun kaldım. Yemek sonrası çayla birlikte naneli lokum ikram ediyorlar, ağzınızdaki sarımsak kokusunun kötü etkisini alıyor. Mekan geç saatlere kadar açık. Konya'ya yolunuz düşerse mutlaka deneyin.

Mecidiyeköy Balıkçısı - Mecidiyeköy

Balık yemek için mecidiyeköy civarında en uygun yer sanırım. İş yerine yakın olmasından dolayı genelde öğle yemekleri için gittiğimiz bir mekan.  Mekanın en büyük dezavantajı biraz küçük olması ve içeride otururken balık kokusunun üzerinize sinmesi. En son gittiğimde 2. katı açmışlar ve terasa 1-2 masa atmışlar, eğer terasta oturacak masa bulabilirseniz kralsınız.  Lezzet konusundada ortalamanın üstü diyebilirim. Balıkları taze ve fiyatları uygun. Hamsi : 10 TL, Çupra, Levrek : 15 TL(fiyatlar sezonuna göre değişebilir) Hamsi seviyorsanız hamsi tavalarını özellikle tavsiye ederim.

26 Ağustos 2012 Pazar

Köfteci Ramiz - Beykent

Akhisar’lı meşhur Köfteci Ramiz’i artık her AVM’deki, büyük caddelerdeki şubelerinden duymayan tanımayan kalmamıştır. Ramiz’in birkaç farklı şubesinde yediğim köftelerini son olarak Beykent Perla Vista AVM’de tattım.


Köfteci Ramiz’in köftelerini genel olarak lezzetli buluyorum. Yanındaki acılı ezmesiyle ve altındaki hafif yağlı pidesiyle beraber çok iyi gidiyor. Özellikle pideleri çok lezzetli ve diğer köftecilere göre ayırt edici bir özellik katıyor. Köfteleri de ününü hak ediyor, ancak bana göre porsiyonlarını biraz küçük. Yani tek başına bir porsiyon köfte ile doymanız pek mümkün değil. Yanında piyaz veya salata alarak bu açığı tamamlamanız gerekiyor. Çok çeşit sunulan salata bardan bir salata tabağı veya piyaz almanızı öneririm ki bu konuda da oldukça başarılılar.

Son olarak Ramazan’da iftar yaptığım Köfteci Ramiz’de öyle abartılı menüler ile karşılaşmıyorsunuz. Hatta menüler dışında da sipariş vermeniz mümkün. Biz çorba, köfte, içecek ve tatlıdan oluşan 19,50 TL’lik menüden sipraiş ettik. Ortaya da bir salata tabağı aldık (6 TL). Mercimek çorbaları çok iyi değildi ancak domates çorbaları şu ana kadar yediğim en iyi domates çorbasıydı diyebilirim. Salata olarak da zaten kendiniz gidip istediğiniz çeşitten istediğiniz kadar alabiliyorsunuz, orası sizin tabağı doldurabilme kabiliyetinize bağlı. Ramazan’da servis süresi illa ki biraz aksıyor ama yemek kalitesinde asla fark olmuyor. Tatlı olarak kemalpaşa, sütlaç, irmik helvası ve tulumba seçenekleri mevcut. Benim tavsiyem ise kemalpaşa ve sütlaç olacak. 

Kısacası her zaman gidip tadabileceğiniz, nezih bir mekanda kaliteli bir yemek yiyebileceğiniz bir mekan Köfteci Ramiz. Peki nerededir nerede bulurum, diye düşünmeyin; mutlaka bir yerde karşınıza çıkar J

Meşhur Kurufasülyeci Ali Baba Kanaat Lokantası - Süleymaniye

Açıkçası tam olarak ismi böyle mi bilmiyorum ama başlıktaki tüm kelimeler isimlerinde geçiyor. İsmini bir kenara bırakacak olursak, Süleymaniye Camii karşısındaki sırada yer alan köşedeki ilk kuru fasulyeci dersek herhalde herkesin zihninde birşeyler canlanacaktır.
Muhit olarak İstanbul’un en eski ve en sevdiğim yerlerinden biri Süleymaniye. Tarihi doksuyla, geniş ve ferah çevresiyle, turistik olmasına rağmen curcunaya dönüşmemiş sakin huzurlu ortamıyla, yaz kış ziyaret ettiğim bir yerdir. Süleymaniye Camii’nin heybeti ve manevi güzelliği eşliğinde, karşısına sıralanmış kuru fasulyeciler yer alır. Sultanahmet, Eyüp Sultan gibi büyük camilerin çevresi kebapçılar, dönerciler, simit sarayları, kafeler ile tam bir kargaşa ve gürültü oluştururken burada daha mütevazı ve düzenli bir görünüm oluşturuyor.
Ali Baba Kanaat Lokantası, buradaki lokantaların en meşhuru ve en eskisi aynı zamanda. Öyle ki, babamın üniversite yılları zamanında garson olarak çalışan bir abimiz hala orada devam ediyormuş. Lokantanın en fazla üç dört masa alan küçük bir kapalı alanı var, ama dış mekan olarak kapasitesi oldukça geniş.
İsminden de anlaşılacağı üzere buranın spesyali kuru fasulye. Karadeniz kuru fasulyesi gibi değil, bildiğiniz ev tipi kuru fasulye. Ancak iri taneli olması ile kendin ayırt ediyor. Kıvamı, lezzeti ve porsiyon büyüklüğü ile rakiplerinden kolayca sıyrılıyor. Normalde tabağınıza bir adet de kırmızı acı biber koyarlar, eğer benim gibi acıya karşı duyarlıysanız önceden söylemeniz gerekir. Bunun dışında sulu et yemekleri de mevcut ama şahsen hiç denemedim. Ramazan dışında yaprak döner de yapıyorlar ki o da oldukça lezzetli. Ben genel olarak kuru fasulye pilav cacık ve suya 10 TL ödeyip kalkıyorum. Son derece lezzetli ve doyurucu oluyor. 
Eğer Ramazan’da gidecek olursanız erkenden yer ayırtmakta fayda var. Siparişinizi de bir an evvel vermelisiniz yoksa cacık vs. kalmayabiliyor J Bir de daha ezan okunmadan çorba ve kuru fasulyeniz veya her ne sipariş verdiyseniz getiriyorlar. Fazla soğumuyor ama bu konuda hassassanız uyarmadı demeyin. Sabit fiyat uygulayan yerlerden hoşlanmıyorsanız, ben yediğimi öderim derseniz kesinlikle tavsiye ederim. Muhtemelen 15-20 TL hesap öderek memnun bir şekilde ayrılırsınız.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Çavuşoğlu Lahmacun - Laleli

Gaziantepli Çavuşoğlu bir kaç Gurme Mekan yazarının konuşmalarımızda defalarca dile getirdiği, ve lahmacun konusunda bir numara olduğu söylenen bir lokantaydı. Yakın bir yere işim düşünce yapılan bunca reklamdan sonra uğramamak ayıp olur dedim ve iftar için Çavuşoğlu'nun yolunu tuttum. Ulaşımının çok kolay olması ilk avantajlarından birisi. Hoşuma giden bir diğer nokta ise ramazan sebebiyle neredeyse her lokanta "fix menü" adı altında aynı yemekleri normalden daha pahalı bir şekilde satarken Çavuşoğlu'nda fix menü zorunluluğu yok. İster üst katta fix menülerden birini seçer isterseniz de alt katta tamamen özgür bir şekilde istediğinizden istediğiniz kadar yiyebilirsiniz. Ben de gereksiz maliyet ve fazla yemekten kurtulmak için alt katta yemek yemeyi seçtim. Menüde kebaptan iskendere bir çok farklı seçenek olsa da baştan lahmacun yeme niyeti ile gittiğim için siparişim de bu yönde oldu. 

İftara 3-4 dakika kala da siparişlerim masada yerini aldı. Açıkçası lahmacunlar beklediğimden daha ufak çıktılar. Ayrıca fotoğrafta da görülebileceği gibi lahmacunların kenarları biraz yanmıştı. Bu durum lezzet ve performansı biraz düşürse de yanık olmayan kısımlar tam olması gerektiği gibiydi, ne çıtır çıtır ne de çok yumuşak. İç malzemesi de yeterli seviyede. Baharat, kıyma , domates, biber oranları olması gerektiği gibi. Hoşuma gitmeyen tek nokta ise lahmacunun yanında içine koymak için sadece maydanoz servis edilmesi. Bunun dışında salata isteyecek olsanız bile lahmacun içine koymak için uygun salata türü yok. Lahmacunun içi illa boş kalmasın derseniz mısırlı salatalıklı biberli bir salata geliyor ve lahmacuna yakıştığı pek söylenemez. Lahmacun sonrasında yine çok tavsiye edildiği için tatlıyı da Çavuşoğlu'nda yemeye karar verdim, ancak tatlıların neredeyse hepsi tükendiği için normalde çok tercih etmediğim baklavaya kaldım. Gönülsüz olarak sipariş etmiş olsam da daha ilk lokmada bu gönülsüzlüğüm kayboldu. Ve artık Çavuşoğlu dendiğinde aklıma  gelecek ilk yiyecek lahmacun değil baklava olacaktı. Lokantanın ikramı olan çay ile Çavuşoğlu Lahmacuncusundan memnun bir şekilde ayrıldım. 
Özetlemek gerekirse Lahmacunları lezzet olarak en iyi bir kaç Lahmacundan biri diyebilirim. Ancak tanesi 4 TL olan ve boyut olarak da ortalamanın biraz altında kalan lahmacunlar Çavuşoğlu'na "En İyi" dememe engel oluyor. Ancak baklavaları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, belki de şimdiye kadar yediğim en iyi baklavaydı. Fırsatı olanların denemesi tavsiyemdir.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Meşhur Kurufasülyeci Ali Baba Kanaat Lokantası - Süleymaniye

Kurufasülye dendiğinde İstanbulda akla ilk gelen yer Süleymaniye'dir heralde. Yenilenen Süleymaniye Camii'nin hemen yanında peşpeşe sıralanmış bir kaç farklı kurufasülyeciye ulaşmak mümkündür. İşte bu kurufasülye geleneğini başlatan ve tüm çevredeki tüm kurufasülyeciler arasında en eskisi olan bir yer Meşhur Kurufasülyeci Ali Baba Kanaat Lokantası. İftar için gittiğimiz Süleymaniye'de iyiki önceden rezervasyon yapmışız diyor insan, çünkü inanılmaz bir kalabalık var. 2-3 kişi giderseniz belki iftar anında da yer bulabilirsiniz ama daha kalabalık gruplar için rezervasyon şart (tabi bu durum sadece ramazan için geçerli).
Yerimizi aldıktan sonra garson gelip siparişlerimizi soruyor. Menüler sadece kurufasülye - pilav ile sınırlı değil, köfte, incik gibi 4-5 çeşit et yemeği de mevcut. Ancak kurufasülyesi ile meşhur bir lokantaya gelip başka şey yemek olmaz diyor ve çorba ve kuru-pilav sipariş ediyoruz. Yemeklerin yanında cacık veya yoğurt da alabilirsiniz. Özellikle iftarda cacık oldukça iyi gidiyor, ancak 3TL'nin cacık için biraz fazla olduğunu söyleyebilirim.
Ezandan bir kaç dakika önce çorbalar geliyor, kıvam ve lezzet olarak yeterli. Fazla bekletmeden kurufasülye ve biraz sonra da pilavlar servis ediliyor. Dananın kuyruğunun koptuğu yer de burası. Bu kadar meşhur olan kurufasülyeden bir türlü beklediğim tadı alamıyorum. Yanımdaki arkadaşlara sorduğumda ise beğendiklerini söylüyorlar, "demek ki benim damağıma uygun değil" diyip pek üzerinde durmuyorum (ama iddaalıyım ben daha iyisini yaparım). Pilavdan ise kesinlikle memnun değilim, ev yapımı pilavlar da, seyyar pilavlarcılarda satılan pilavlar da bu pilavdan katbekat daha güzel. Ancak ramazan yoğunluğu unutulmamalı, normalde yaşadıklarının belki on katı bir yoğunluk var ve bu yemeklerinin kalitesini de bir nebze olsun düşürmüş olabilir. Yemekler sonrası gelen çay ile yemeğimiz sona eriyor. Özetleyecek olursak mekan ve ortam olarak ramazan çoşkusunun hissedilebileceği bir yer olan Süleymaniyede yer olması Ali Baba Kanaat Lokantası için bir artı sayılırken masaya konan (su, çay dahil) her şeyin ücretli olması ve hesabı getiren garsonun kafadan yüksek fiyatlar söylemesi beni rahatsız eden durumlar oldu. Hesabı ödemeden önce muhakkak yediğinizi içtiğinizi bir gözden geçirin yoksa farketmeden fazla para ödeyebilirsiniz.

3 Ağustos 2012 Cuma

Damak Pide - Fatih


Bir arkadaşımızın tavsiyesi üzerine yolumuz Fatih Damak Pide Salonuna düştü. Lezzetli yemekleri ve kusursuz servis kalitesiyle hiç de pişman olmadığımızı söyleyebiliriz.
Ramazan ayında gittiğimiz için masalar önceden hazırlanmış salatalar ve iftariyelikler dahil her şey hazırdı. Herkesin malumu, özellikle ramazan ayında yemeklerin zamanında ve sıcak servisi azami önem taşır. Damak pide bu konuda gerçekten çok başarılı. Ezandan 3-4 dakika kadar önce sıcak mercimek çorbalarımız servis edildi. Süzme mercimek çorbası bugüne kadar yediğim en lezzetli çorbalardan birisiydi diyebilirim. Artık tüm günlük bekleyişten sonra mı bu kadar lezzetli geldi bilmiyorum ama aramızda pideleri iptal edip birer çorba daha alsak mı konuşmalarına bile sebep oldu. J
Çorbalarımız tam bitmişti ki bu sefer sıcak pidelerimiz geldi. Ben karışık pideyi tercih ettim. Kavurma ve erimiş peyniriyle birlikte oldukça lezzetli görünüyordu. Diğer arkadaşlardan kuşbaşılı pide seçenler de oldu. Pide o kadar sıcak gelmişti ki 2-3 dakika kadar soğumasını bekledik. Pideleri lezzet olarak ortalamanın üstünde ama belki de bir Karadenizli olarak standartlarımın yüksek olması pidenin notunu biraz kırdı diyebilirim.
Yemek bitince hemen demlikte çaylarımız geldi. Çayları doldururken ortaya bir de meyve tabağı geldi. Bunlar da yemeğin üstüne cila oldu diyebiliriz. Mekanda eksik olarak söyleyebileceğimiz tatlı servisleri olmayışıydı. Gerçi hepimiz şişme noktasına gelmiştik ama yine de tatlı için yer ayırabilirdik. Bu konuyu mekan sahibine ilettik ve daha önce künefe sattıklarını ve beğenilmediğini görünce satmaktan vazgeçtiklerini öğrendik. Bu da müşterilerin fikirlerine önem verdiklerinin ve açık sözlü samimi bir yaklaşım içinde olduklarının bir göstergesiydi.

Mekandan çıkarken herkes memnun kalmıştı. Fiyat olarak kişi başı 22 lira hesap ödedik ki ramazan ayı için makul bir fiyat diyebiliriz. Sonuç olarak Fatih Damak Pide üstün hizmet kalitesiyle, ister aileniz ister arkadaşlarınızla rahatlıkla gidebileceğiniz hoş bir mekan.


Küçük Çamlıca Köşkü - Üsküdar


Üyesi bulunduğum bir derneğin iftar organizasyonu için gittiğim Küçük Çamlıca Köşkü Küçük Çamlıca tepesinin en üstünde bulunan ve harika manzarası ile dikkat çeken bir yer. Köşe ulaşmak için Küçük Çamlıca korusu içerisinde bulunan yoldan tepeye ulaşmanız gerekiyor, kendi arabanız var ise sorun yok ama yaya iseniz bir taksiye binmenizi tavsiye ederim çünkü yol oldukça dik ve pek kısa olduğu da söylenemez. Tepeye ulaştığınızda ise Küçük Çamlıca Köşkü sizi karşılıyor. Havanın güzelliği sebebiyle tüm masalar açık mekana yerleştirilmiş, ve köşkün tepede olması sebebiyle sürekli esen rüzgar size İstanbulun nemli ve sıcak havasını hiç hissettirmiyor.
Mekan ve manzara olarak benden tam puan almayı başaran Küçük Çamlıca Köşkünde sıra geliyor yemeklere. Masada herkes için ayrı ayrı salata, tatlı ve yemek aralarında atıştırmak için peynir, zeytin, pastırma gibi ıvır zıvırlar önceden yerleştirilmiş. Ezandan bir kaç dakikan önce de çorbalar geliyor. Yoğun kalabalığa rağmen hizmet memnun edici seviyede. Eksik bir şey kaldıysa söylediğinizde en hızlı şekilde getiriyorlar. Çorbanın ardından su böreği geliyor, lezzet olarak başarılı olduğunu söyleyebilirim, hatta isterseniz fazladan da veriyorlar. Biraz bekleyişin ardından ana yemek de geliyor; sebezeli mantar soslu biftek ve yanında pilav. Soslu biftek tam kararında pişirilmiş, ne kurumuş ne de çiğ kalmış. Sosun da ete çok yakıştığını belirteyim. Yemeğin ardından da termoslar ile çay servisi başlıyor. Zaten önceden masaya konmuş olarak güllaç da yeterli seviyede. Yani masadan memnun kalkıyorum. Tabii bunun bir sebebi de dernek iftarı olduğu için yemeğe para ödememem. Normalde Küçük Çamlıca Köşkünde iftar menüsü 47,5 TL. Fiyat mekan ve manzara sebebiyle şişirilmiş olsa da bence çok. Ama Ramazan ertesi yemek için ya da cafe kısmında oturmak için gidilebilecek mekanlardan bir tanesi. Yani genel anlamda Küçük Çamlıca Köşkünü tavsiye ediyorum.

Fethipaşa Sosyal Tesisleri - Üsküdar

İstanbulun en güzel mekanlarından birisi olduğunu düşündüğüm Fethipaşa Sosyal Tesislerine bugüne kadar sayısız defa gitmişimdir. Şehir merkezinde olmasına rağmen yeşilliğin içinde kalan tesis Büyükşehir Belediyesi tarafından işletildiği için fiyatları da oldukça uygun. Restaurant kısmında bir çok farklı yemek servis edilirken cafe kısmında ise bir çok içecek türü ve daha hafif yiyecekler servis ediliyor. Cafe kısmının self servis olması sebebiyle ne ne zaman kalkacaksınız dercesine size bakan ne de sık sık masaya gelip "başka bir şey ister misiniz?" diye
soran garsonlar var. İsterseniz arkadaşlarınızla rahat rahat muhabbet edebileceğiniz bir ortam olarak isterseniz de tek başınıza kafa dinleyip kitap okuyacağınız bir yer olarak görebilirsiniz Fethipaşa Korusunu. Ulaşımı da oldukça kolay. Üsküdar - Boğaz Köprüsü arası hattında giden tüm otobüsler ve daha bir çok mimibüs Fethipaşa Korusunun önünden geçiyor. Bir kaç dakikalık bir tırmanışla da tesislere ulaşabiliyorsunuz. Tesislerin tek eksi yanı muhteşem bir manzara potansiyeline sahip olmasına rağmen ağaçlar yüzünden Boğaz'ın pek görünmemesi (Yeşil her zaman iyi midir acaba). Sonuç olarak
Fethipaşa Sosyal Tesisleri kesinlikle tavsiye ettiğim mekanlardan bir diğeri.


Asmalı Edessa Kebap - Fatih

Şirket iftarı için gittiğimiz Asmalı Edessa Kebap baştan yaptığımız pazarlık sonucu fix menüyü kişi başı 30 liradan verdi. En ucuz yerin bile Ramazanda fiks menüyü 25 liradan verdiği bir ortamda Horhordaki bir kebapçıdan 30 lira fiyat almak bir yandan bizi sevindirirken bir yandan da daha önce hiç gitmediğimiz ve internette de hakkında hiç bilgi bulamadığımız bir mekan olduğu için bazı ön yargılarla gitmemize sebep oldu. Havanın sıcaklığı sebebiyle tüm masaları kaldırımlara ve sokağa kurulmuş ve dükkanın içi bomboştu. İftarı serin bir havada yapmak oldukça güzel olsa da yoldan gelen geçenin ve imkanı olmayanları bakışları altında yemek yemekten oldum olası hiç hoşlanmamışımdır. Ezme, çiğ köfte ve bir kaç çeşit salata önceden masaya konmuş, bunları hem lezzet hem de miktar olarak pek yeterli bulmadım. Ezanla birlikte çorbalar ve hemen ardından da içli köfteler geldi. Tatları vasatın üstünde olan bu ikiliden sonra uzun bir bekleyişin ardından kebaplar servis edilmeye başladı. Ancak herkese ayrı ayrı servis beklerken kebapların toplu şekilde ortaya gelmesi "mekandan memnun kaldık mı kalmadık mı?" kararını vermeye çalışan bize cevabı net şekilde gösterdi. Karışık kebap adı altında servis edilen kebabın büyük kısmının tavuk olması da memnuniyetsizliğimizin artmasındaki bir diğer etken oldu. Kişi başında düşen kebabın yetersiz kalması da, sonradan ek yapılsa da, bir diğer eksi noktaydı. Yemeğimiz künefe ve çay servisi ile son buldu. Menü dahilinde vasatı aşabilen tek yiyecek ise künefeydi ama Asmalı Edessa Kebap ile ilgili görüşlerimi değiştirmeye yetmedi. Servis yavaşlığı ve mekanın iç kısmının yeterince temiz olmaması da cabası. Uzun lafın kısası ramazan ortalamasına göre fiyatı iyi olsa da buraya gitmek yerine başka mekanları araştırmanızı tavsiye ederim. 

22 Temmuz 2012 Pazar

Dürümcü Bekir Usta - Bursa

Bursa’da birkaç şubesi olan Dürümcü Bekir Usta’nın müdaivimi olduğum şubesi Çekirge Meydanı’nda yer alıyor. İki katlı, hem açık hem kapalı alanda yemek yemenize imkan sağlayan mekanın gece geç saatlere kadar hatta sabaha kadar açık olması sayesinde gece yarısı karnınızın kazınması durumunda açlığınızı giderecek ideal bir mekan.

Bursa’ya dürümü ilk tanıtan Dürümcü Bekir Usta, Urfa-Adana kebaplarının yanısıra tavuk şiş, kuzu şiş, kokoreç gibi çeşitler de sunuyor. Mekana ilk girdiğinizde ustaların ve garsonların tipinden ve şivesinden ‘bu adamlar bu işi iyi yapar’ diyorsunuz. Garsonların size yaklaşımı da sanki mekanın kırk yıllık müşterisiymişsiniz gibi yakın ve samimi. Siparişlerinizi verdikten sonra ilk olarak mezeler geliyor ki hafif acımsı bu mezeler dürümle çok iyi gidiyor. Burada benim tercihim urfa dürüm ve ayran. Dürümün içini kebabın lezzetini örtecek şeylerle doldurmamışlar, yalnızca kıvırcık ve domates. Bana göre bir dürümü asıl güzel yapan şey lavaşı... Izgaraya bandırılarak kokusunu çekmiş, yağlı, hafif yanık ve çıtır lavaşı içindeki kebap işe birleşince gerçek dürüm lezzeti ortaya çıkıyor.
Dürümün boyut olarak çok fazla büyük olmaması ve lezzetine doyamamanız nedeniyle ikinciyi de isteyebilirsiniz, ancak bu tür ağır yiyeceklerde fazla aşırıya kaçmamanızı öneririm. Tatlı olarak yalnızca künefe bulunuyor. Canınız çok tatlı çektiyse tercih edilebilir, ancak ortalamanın çok üstünde olduğunu söyleyemem.
Dürüm fiyatları 5-6,5 TL arası değişiyor. Bu yüzden her kesime uygun denilebilir. İster atıştırmalık, ister tıka basa yiyebileceğiniz ve muhabbete uygun mekanı olan Dürümcü Bekir Usta’ya kalabalık bir arkadaş grubuyla gitmenizi tavsiye ederim.

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Urfam Sur Ocakbaşı - Mecidiyeköy

Daha önceleri de gitmiş olduğumuz Urfam Sur'a bu sefer hakkında bir yazı yazmak için aklımızdaki bilgileri tazelemek üzere gittik. Öğle saatlerindeki aşırı yoğunluğu bildiğimizden gitmeden önce telefonla yer ayırtmayı da ihmal etmedik. Ancak bu bile fayda etmedi, gittiğimizde uzun süre masaların boşalmasını beklemek zorunda kaldık. Siparişlerimizi verdik ve yemekler gelene kadar bizleri oyalayacak olan lavaş, baharatlı ekmek, ezme ve közlenmiş patlıcan servis edildi. Bu gelenlerin hepsinin oldukça güzel olduğundan emin olabilirsiniz, hatta eğer kendinize hakim olmazsanız daha ana yemek gelmeden doyacağınızdan şüpheniz olmasın. Ben bu gidişimde tavuk kanat yemeyi tercih ettim, ancak Urfam Sur'da her türlü kebabı bulmak mümkün ve arkadaşların yorumlarına göre diğer kebaplar da lezzet olarak yeterli seviyede. Tabak içeriği de zengin denilebilir. 7-8 adet kanat yanında bulgur pilavı, yeşillik, sumaklı soğan, közlenmiş domates ve lavaş ile servis ediliyor. 
Size tavsiyem bulgur pilavını bitirmeye kalkmayın ve o güzel lavaşlar ve baharatlı ekmek eşliğinde yemeğe devam edin. Urfam Sur Ocakbaşı lezzet olarak ortalamanın üzerinde, verdiklerinin karşlığında aldıkları ücret olan 9,5 TL'yi de hakettiklerini düşünüyorum. Bu ücret karşılığında tıka basa doyacağınıza emin olabilirsiniz.