Alakasız Giriş: Uzun hem de çok uzun bir aradan sonra
tekrar merhaba sevgili okurlar. Şöyle bir bakıyorum ben yazmayalı neler olmuş
neler. Bir dünya kupası, bir olimpiyat geçmiş; Suriye’de ayaklanma, Mısırda iki
devrim olmuş. Bunlar yetmemiş faizler Hanya’ya, dolar Konya’ya dayanmış. Erkek
Bülent bir kadın, Yalova desen il olmuş anasını satayım. Boğazın üstüne üçüncü
köprü, dibine Marmaray kurulmuş. Ve daha neler neler. Yazdığım gelişmelerin
konumuzla hiçbir alakası olmadığının farkındayım ki başına alakasız yazdım.
Zamanını harcayıp bu satıra kadar okuyanlara yüce Allahtan sabır ve salih amel
diliyorum.
Esas Konu
Fiyat: Daha önceki yazılarımı bir şekilde okuma
gafletinde bulunanlar bilir benim için önce hijyen ve maliyet gelir. Şaka lan
şaka hijyen gelmez. Hijyenin geçmişini fondikliyim; benim için önce fiyat ve
lezzet gelir. O kadar.
Yurdumun dört bir köşesinde en mühimi de Erzurum’da cağ
kebabı yemiş bir insan evladı değilim. Hele o ocağın dumanını yutmuş; yaz
sıcağında kan ter içinde ateşi yellemiş hiç değilim. Fakat bugüne değin
İstanbul’un türlü ilçesinde türlü mekanlarda(en fazla üç kere) bu meledi tatma
imkanım oldu. Nerde bir cağ kebapçısına gitseniz “aha bu sefer sağlam
saplayacaklar” hissi mutlaka size de oluyordur. Evvela fiyatı yüksek olan bu mekanların
standart bir porsiyon ve sabit bir sunum anlayışı olmaması insanı her daim
yusuflatıyor. Ulan ben dur deyinceye kadar şiş gelecekmiş de sipariş etmeden
yoğurt salata donatacaklarmış da… Yaa bak yazarken bile strese giriyorum. Ben
ne yiyeceksem onu getir arkadaş. Yemek yerken ne hesap geleceğini bileyim
istiyorum; çok mu şey istiyorum?
He işte bu Şahistan kazıkçı cağ kebapçılarına bir tepki
olarak kurulmuş resmen. Su bile içmeden iki şiş cağ yiyip kalkabiliyorsun güzel
kardeşim. Şişin tanesi 6 lira. Lavaşa yüklenirsen iki şişle bile
doyabiliyorsun. Aşağıdaki TÜİK tüketici fiyat endeksi baz alınarak hazırlanmış grafikten
firmanın fiyat/lezzet endeksindeki yerine göz atabilirsiniz.
Lezzet: Tüm milli, kültürel, manevi, örfi ve de
ananevi hislerimden sıyrılarak ifade ediyorum ki çok lezzetli lan bunların cağ
kebapları. Etler yumuşacık, bol yağlı. Dikkat edin yağlı derken şaka
yapmıyorum; ciddi yağlı lan. Böyle yerken ağzının kenarından sızan yağ boğazını
aşıp koynuna akar, o derece. Gidin bütçeniz ve mideniz yettiğince kıtlayın*
kebapları.
Hizmet: Mekan genel itibariyle temiz duruyor. Böyle
bal dök yala hesabı değil ama öyle tiksinecek bir şey de görmedim şahsen. Yani
diyeceğim o ki Pelinsu’yla rahat gidilir; Ikıncan’la gitmek riskli olabilir.
Servis hızına gelince gayet seriler diyebilirim. En fazla 5 dakkada ilk şiş
önünüze gelir. Mekan kalabalıkken bu süre 10 dakkayı bulabiliyor. Zamanınız o
kadar kıymetliyse ta Darıca’da ne işiniz var; evinizde oturun makarna yiyin.
*Bu vesileyle konuyla en ufak bir bağlantısı olmayan
aşağıdaki yersiz ve de yöresel fıkrayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sonunda
gülmezseniz en yakındaki Erzurumluya danışın; bana bulaşmayın.
Erzurum'a yeni tayin olan bir mülki amirin karısı, sokakta
yürüyormuş. Tabii cemiyet hayatının bir ferdi olduğu için boynunda da tilki
kürkü varmış.
Bunu gören yardımsever dadaşımız, "baci, baci!"
demiş, "dalan gudik tırmanir!". Kadın ne dendiğini anlamadığı için
alınıp "ne diyosun sen be!?" deyince dadaş küsmüş: "beğene,
kıtlarsa kıtlasın."
**Grafik tamamen uydurmadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder