16 Temmuz 2012 Pazartesi

Bursa Kebapçısı - Bursa



Sitemizin yeni yazarlarından Foodist ilk yazısında bahsetmişti Bursa Kebapçısından. Ben de 16 yıllık dostum tavsiye edince gitmemek olmaz dedim, iskender yemek için atladım deniz otobüsüne günü birlik Bursa'ya gittim. Bursayı (benim gibi) hiç bilmeyen biri için bile mekanı bulmak oldukça kolay. Tophaneye, Osman Gazi ve Orhan Gazinin kabirlerine çıkarken sağda kalıyor (yanlışım varsa düzeltin). Hoş pembe ufak bir binada yer alıyor Bursa Kebapçısı. Şansınız varsa binanın arka tarafında kalan bahçe-teras karışımı bölümde yemek yiyebiliyorsunuz. Yeşillikler biraz kapamış olsa da fotoğrafta da görebileceğiniz gibi bir Bursa manzarası burada sizleri bekliyor. İç tasarımı da güzel, yeşillik ve çiçekler her tarafı sarmış durumda. Siz biraz soluklandıktan sonra siparişleri almak için Hakan Abi geliyor (ki yazının ilerleyen bölümlerinde kendisi için ayrı bir paragraf açacağım). Kendisinin de söylediği gibi mekanda sadece iki çeşit yemek servis ediliyor: Bursa Kebabı (nam-ı diğer İskender) ve Pideli Köfte. Bizim tercihimiz de iskenderden yana oldu, ve tekrar tekrar gitsem bile pideli köfteye sıra geleceğini hiç zannetmiyorum. Oldukça kısa sürede yemeklerimiz masaya geliyor, sıcak tabaklarda servis ediliyor ki yemek hemen soğumasın. Bol tereyağlı, yanında közlenmiş patlıcan var ve düşündüğümden çok daha fazla yakışıyor iskendere. Etler bizim bildiğimiz ince döner gibi değil, daha kalın kesilmiş, ama tadına ve kıvamına bakınca doğrusu buymuş deyip kabulleniyorsunuz hemen. Görüntüsü ise ayrı bir güzel ve göz doyurucu.
Ve tadından bahsetmek gerekirse sadece şunu söylemek istiyorum, baktım şimdiye kadar sitede on tane yazı yazmışım ve çoğu da severek gittiğim mekanlar ve yediğim yemekler ama hiç birisi Bursa Kebapçısında yediğim iskender ile kıyaslanamaz. Belki Bursa'da yaşayıp sık sık bu mekana gitme fırsatı olanlar kıymetini bilmiyor olabilirler ama yemek anlamında benim için çok güzel bir tecrübe oldu. Hatta ramazan için günü birlik bir Bursa gezisi hayalim bile var, iftarda Bursa Kebapçısı ve sonrasında Ulu Cami'de teravih. Yorgunluğuna değer mi derseniz bence kesinlikle değer!. Neyse, yemeğe dönecek olursak, yediğim bir buçuk porsiyon bol tereyağlı iskender en ufak bir rahatsızlık vermedi, bu da kullanılan ürünlerin kalitesinin bir ispatı olsa gerek. Bir de aklıma gelmişken bahsetmeden edemeyeceğim, mutlaka fazladan pide isteyin. Tereyağ kokulu sıcak pide tek başına bile ayrı bir tat. Belki o an yemezsiniz ama sonra yemek için bile çok iyi. İçecek olarak da şıra denedim, şahsen çok harika diyemem ama yine de tercih edilebilir. Şıra dışında standartlaşmış diğer içecekler de bulunuyor. Yemek sonrasında (oldukça doymuş olmama rağmen) denemeden gitmek olmaz diyerek bir de karışık tatlı söyledik. Kemalpaşa'ları oldukça iyi olsa da benim favorim İncir Dolması oldu, denemeden gitmeyin. Sütlü Kadayıfları da hafif ve güzel. Ancak hem içecekler hem de tatlılar iskenderin gölgesinde kalıyor. O zamandan beri ne yesem ne içsem daha bir yavan sanki (tamam o kadar da abartmayayım).

Ve sıra geldi Hakan Abi'ye. Tipi ve tavırlarıyla ilk başka antipatik birisi olduğunu düşüneceğiniz Hakan Abi'ye bir süre sonra resmen bağlanıyorsunuz :) O ise kısa sürede sizi çözerek ihtiyaçlarınızı tam olarak anlıyor ve sizi bu şekilde yönlendiriyor. Tam bir pazarlamacı, o söylüyor ve siz zaten onun söylediği şeyi yapmak istediğinizi düşünüyorsunuz. Porsiyon büyüklüklerine ve yiyeceğimiz tatlılara ayrı ayrı o karar verdi ve hepimiz de memnun kaldık. Ayrıca kendisinin "anaç" bir tarafı da var, "aman tabak sıcak dikkat et", "çabuk gel yemeğin soğumasın", "sizin tatlıları önerirken mümkün olduğunca hamur işini az tutmaya çalıştım" gibi söylemleri ile kendisine iyice ısındırıyor. Ve tüm bunları yaparken en ufak bir yapmacıklık yok, samimi olduğunu hissettiriyor. Bu sebepledir ki kendisinin izni ile çektiğim fotoğrafını da yazımda paylaşmak istedim. Son olarak söylemeliyim ki eğer bu karakter bir dizide olsa "Leyla İle Mecnun" dizisindeki "Erdal Bakkal" gibi bir fenomen olur, "fan club"ları açılırdı.
Artık yazımızı toparlamak gerekirse Bursa Kebapçısının artı ve eksilerinden bahsederek yazımı bitirmek istiyorum. Lezzet mekanın en büyük avantajlarından biri, oldukça ağır bir yemek olmasına rağmen hiç rahatsız etmemesi de unutulmamalı. Hakan Abi de bir diğer önemli etken. İstanbulda bir şubelerinin olmayışını da ben artı olarak görüyorum, çünkü yakınımda bu iskenderden yeme fırsatım olsa buna ne bütçem dayanabilirdi ne de midem. Ve son olarak, şehrin havasının oldukça bunaltıcı olduğu anlarda bile Bursa Kebapçısının terası nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde oldukça ferah ve serin, hatta bir ara arkadaşlarla "bu gece burada kalıp terasta mı uyusak acaba" diye memnuniyetimizi dile getirdik, ama biliyorduk ki gece orada kalsaydık Hakan Abi gelir ve üstümüzü örterdi :)

1 yorum:

  1. hüseyin kanmaz8 Eylül 2012 18:58

    aynen katılıyorum yazınıza orda yediğim kebabın tadını ve çalışanların sıcaklığını bende hiçbir yerde bulamadım

    YanıtlaSil